7 Ağustos 2011

CENNET

Hayatta birbirine üstünlük sağlayan duygular vardır. Güçlü olduğunu düşündüğünüz duygularınız çok fazla tetiklenen daha zayıf duygularınız tarafından bastırılabilir. Vicdanen çok güçlüsünüzdür.Hatta bazen kendinizi feda edebilecek kadar. Fakat mutsuzluğunuz gün gelir vicdanınızı size unutturur. Biri diğerinin ağırlığına dayanamayarak kırılır. Bu kırılma anlık değildir. Hayatınızın geri kalanına da etki eder. Büyük kararlar almak böyle anlarda gerçekleşir. Bu bir devrim değil kurtuluştur.Süreçten pek sağlam çıkmamışsınızdır aslında, ama dedikleri gibi sizi öldürmeyen şey güçlü kılar. Değişmişsinizdir. 

İnsanlar hata yapar. Bazen hataları veya kötü gidişleri peşinen değerlendirip kederleniriz. Oysa aslolan yolun sonudur. Seçimler, bazen de sizin etki edemediğiniz bazı dış etkenler kaderinizi belirler. Bu akılalmaz bir tren yolu ağı gibidir. Makaslar rastgele değişir siz bambaşka yönlere saparsınız. Yol kötüyse üzülürsünüz bazen tanrıya sitem etme cüretini gösterirsiniz. Tanrı mahçup etmeyi sever. Yeminlerinizi size tek tek yedirir. Her manifestonuza bir cevabı vardır.Yolun sonunda sizi cennete çıkarıverir. 

Şimdi cennetteyim. Benim cennetimdeyim. Konuşuyorum. Görüyorum. Kokluyorum. Cennetime yürürken yorulmuyor kavuşunca yenileniyorum. Suyundan içtiğim her an, yeni bir ben hayat buluyor bu yeşil vadilerde. Her gün yeniden doğuyorum. Güneşi ne yakıyor ne de ışıksız bırakıyor. O kadar güçlü ki, gözlerim dağların ardını görüyor. Eğilip bir çiçeği inceliyorum. Kusursuzluğu aklımı başımdan alıyor. Gökyüzü mavi bir okyanus, deniz mavi bir gökyüzü. Mavi ağaçlarda mor baykuşlar bana gülümsüyor. Tavus kuşlarından daha güzeller. Doğa, naif bir kadın gibi. Sol eli, büyük bir nezaketle havada duruyor. Parmaklarının ucunda gözlerime bakıyor. Etrafımdaki görkemin etkisi altında cevap bile veremiyorum bu derin gözlere. O kadar derin ve güzeller ki sanki tüm galaksi bu gözlerin içinde hayat bulmuş. Arzulanan tüm şeylerin ete kemiğe bürünmüş hali, yaşanan tüm talihsizliklerin negatifi. Sesi daha önce duyulmuş, unutulmuş ve yeniden coşkuyla hatırlanan bir melodi gibi. 

Tanrı yüzüme bakıp hınzırca gülümserken elime bu değerli hediyeyi tutuşturdu. Bunca zaman beni bekleyen ve şans eseri bulduğum benim cennetim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder