F.cking Bruges.
Bunu çok sık duyuyoruz film boyunca Colin Farrelin ağzından.Ama bana bir masal kenti gibi geldi Bruges.İki kiralık katil Belçikanın buralarda pekte popüler olmayan turistik kentinde sürgündeler.Katillerden yaşça büyük olan patronuna sadık Ken(Brendan Gleeson) kenti çok seviyor ve bu süreci sıradan bir turist gibi değerlendirmeye bakıyor.Ray(Colin Farrell) ise biran önce İngiltereye dönmek için yanıp tutuşurken kentin sıkıcılığına her fırsatta giydiriyor.Aralarında ufak bir abi kardeş ilişkisi var.Ken bu delikanlıyı her an kollamaya çalışıyor.Bruges gezilerinin tesadüf olmadığını zamanla öğrenip yaman bir sınavdan geçiyorlar.Dialoglar zekice ve esprilerle işlenmiş.Bruges ile bende özdeşleşen muhteşem piano parçaları var.Sıradaki oğlanı kurtarmak gibi duygusal metaforlar var.Gerçek dostluk ve fedakarlık var.
Uyuz olduğum Farrell'e bile hayran oldum bu filmde.Gleeson zaten beni her zaman etkilemiştir.Ama kısa sayılabilecek rolünde muhteşem bir karaktere bürünen Ralph Fiennes oldukça etkileyici.Sivri,acımasız,espirili ve fazlasıyla prensiplerine bağlı derin bir karakter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder