Bir zamanlar Galatasarayı o ecnebi memleketlerin yüksek çekim kaliteli deplasman maçlarında seyredebilmek için çıldırırdım.Genelde Bülent Korkmaz akın akın gelen yabancı yırtıcı forvetlere ya faul yapar ya da gayrıihtiyarı çaldığı topları öbür yarı sahaya şişirirdi.İşte bu yüksek basınçlı pasları süper slovmoşın teknolojiyle seyretmek isimleri o yıldızlı topun yanında görmek beni heyecanlandırırdı.Arif kaleye paralel deparlar atar yarma defansların kale önünde çizdiği yayları hep teğet geçerdi.Rakip yarı saha bizim için hep bir haz alanıydı.Yan pas ağırlıklı hücum organizasyonlarımız spikeri heyecana boğar rakip takımın ortasaha oyuncuları oyundan sıkılıp faul yaptıklarında ise rakip üzerinde kurduğumuza inandığımız inanılmaz baskıya inancımızı perçinlerdik.Sonra yediğimiz gole ve gollere yanar ezilmediğimizi gururla söylerdik.Kubilayın zarif bilek hareketlerini izler avrupa duy sesimizi naralarıyla coşardık. Ama biz herşeye rağmen şampiyonlar ligindeydik.
Şimdi çok şey değişti.O dönemden sonra müzemize bir UEFA bir de Süper Kupa ekledik.Onun da üzerinden tam 8 yıl geçti.Ağır aksak geçen sekiz yıl Galatasaray için bir sönüş süreciydi.Şimdi o kupalara uzanmak için yaptığımız hamlenin benzerini yapmaya başlıyoruz.Ben umutluyum.1998 de Galatasaray şampiyonlar liginde kendi evinde, önceki senenin kupa şampiyonu Borissia Dortmunt'a yenilince kendi kendime bu şimdi olmalıydı başka zaman bu kadar iyi olamayız demiştim.Ama güneşin doğuşunu o zaman öngörememiştim.Şimdi de Bükreş'e elenince benzer duygulara kapıldım.Ama sabretmek gerekiyor galiba.Bu dönemde de taraftar bu elenmeyi beklemediğim derecede olgun karşıladı.Demekki herkes takım için benzer hislere sahip.Öyleki medyanın kışkırtmaları bile taraftarı provake edemiyor.Şimdi Şampiyonlar liginde değiliz ama bütün bir camia olarak umudumuz var.Galatasaray adının olduğu yerde umut herzaman vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder